3 Eylül 2015 Perşembe

Hatice'den Gece Mimi

Evet gecenin bu saatinde (ki Büşra'ya göre daha öğlen :D ) yazmamın nedeni Hatice 'nin beni mimlemesi.Bu yazıyı Ali Kınık eşliğinde yazdığımı belirterek hemen soruları cevaplamaya geçiyorum. Hadi bakalım.

Siz hiç gerçek aşk nedir bildiniz mi?

Şimdi bu soruya "evet " desem whatsapp grubundan "ooo Burak hayırdır?" tepkisi geleceği için şimdilik bu sorunun cevabı hayır :D

Siz hiç acı çektiniz mi?

Tabiki.Sonuçta insanın acı çekmeye de ihtiyacı var demi bir şeyleri anlaması için.(Bunlar hep Ali Kınık etkisi)

Siz hiç insanların taa gözlerinin içine baktınız mı?

Bakamıyorum gözüm kayık benim.Taa gözlerinin içine bakınca karşı taraf fark ediyor bunu ve konu hemen sapıyor, bambaşka bir yere geliyor.Yani rahatsız olduğumdan değil yanlış anlaşılmasın sırf konu dağılmasın diye bakmıyorum. :D :D

Siz hiç salıncakta sallanıp bulutları yakalamaya çalıştınız mı?

O dediğini yaparken salıncaktan düşüp kaşımı yarmışlığım var bu konuya hiç girmeyelim istersen.

Siz hiç ayağınız takılıp düştüğünüzde kendinize bayılana kadar güldünüz mü?

Takılıp düşmek değilde buz pateni yaparken İhsan'a "Sen anca kenarlarda kay, bak ben şimdi nereye gidicem diyip pistin ortasına ayağımı atar atmaz düşüp kendimle birlikte bir adet amca ve onun karısı olmak üzere iki kişiyi haşat etmişliğim ve kadının kolunu çıkarmışlığım var(O da yaşlı başlı kadın ne arıyor buz pateninde demi) Tabi ben bu sırada kahkahalarla yerde debelenirken kadının durumundan habersizdim bunu belirteyim.

Siz hiç parmak yarışı yaptınız mı?

Genlede kazandığım bir oyundur.

Siz hiç kafanızı su dolu bir kovaya koyup nefesinizi ne kadar tutabileceğinize baktınız mı?

Hayır genelde elimle burnumu tıkayarak denerdim ben onu o kadar teferruata girmedim yani hiç.

Siz hiç ruh çağırdınız mı?

Hayır, ama biri gelip yapalım dese yani gazı verse denemeye çalışırım :D

Siz hiç altın günü yaptınız mı?

Hayır ama günlerden takribi yarım saat, bir saat önce elime ekmek arası tutuşturulup kapı dışarı edilmişliğim çok var yani.

Siz hiç pamuk şeker yerken elinize gözünüze bulaştırdınız mı?

Elime yüzüme bulaştırmadan yediğimi hatırlamıyorum.

Siz hiç bir gece uyanıp sevdiğinizin (kim olursa olsun) nefesini dinlediniz mi?

Öyle takıntıları olan bir insan değilim.

Siz hiç saatlerce köpük banyosu yaptınız mı?

O köpükleri bir arada tutabilecek bir küvetimiz bile yoktu. fakirdik biz. hahahaha

Siz hiç çimlerin üzerinde çıplak ayak yürümenin keyfini yaşadınız mı?

Evet

Siz hiç yağmur altında çılgınlar gibi koştunuz mu?

Koşmuşluğum değilde çılgınlar gibi kaçmışlığım kaçarken de ıslanmışlığım var.

Siz hiç bir günü hayıflanmadan geçirebildiniz mi?

Hayıflanmak kelimesin anlamına her seferinde sözlükten bakarım :D O duyguyu hiç bilmem anlatabidim mi?
Siz hiç sesiniz kötü bile olsa bile bir şarkıyı bağıra bağıra söylediniz mi?

Evet. Hem de çok. O durumda yakalanıp rezil olmuşluğum da çoktur yani.


Siz hiç kendi takımınızı yense bile karşı takımı alay etmeden medenice tebrik ettiniz mi? 

Hatice'nin dediği gibi bunu yapabilmem için karşıdakinin seviyesi çok önemli.

Siz hiç yardımlaştınız mı?

Tam YGS denen illetten kurtuldum derken whatsapp üzerinden Hatice'nin matematik sorularını çözmek yardımlaşmadan sayılıyor mu ? Sayılıyorsa evet. :D :D :D

Siz hiç saatlerce beklemenize rağmen acelesi olduğu her halinden belli olan birine yerinizi verdiniz mi? 
En fazla kasa kuyruğunda yerimi veririm kimse daha fazlasını beklemesin benden :D

Siz hiç cep telefonunuzu evde bırakıp dışarı çıktınız mı?

Evet ve her seferinde annemden "Biz zaten o telefonu sana evde bırak diye aldık demi" tiribini yerim.

Siz hiç etraf ne der diye düşünmeden bir kez olsun rahat hareket ettiniz mi?

Elalem ne der diye düşünmedim hiç. Hep içimden geleni yaptım.

Siz hiç gönlünüzce yaşayabildiniz mi?

Daha o seviyeye erişemedim diyelim.
Eee bende yazdığıma göre sıra Büşra 'da ( Zoretanin günlüklerine ara ver azıcık bizimle ilgilen Büşra :D :D )
Ali Kınık eşiliğinde demiştim o zaman bu yazıda bana eşlik eden şarkı da şurada dursun.

28 Haziran 2015 Pazar

DIŞ TÜRKLER( dışımızda bırakılan Türkler ) -1-

Aslında dış Türkler demek ne kadar doğru tartışılır ama bu medyada ve olağan günlük dilde böyle kullanıldığı için böyle yazma gereği duydum. Evet anladığınız üzere konumuz Türkiye dışında yaşayan Türk toplulukları. Bizim dışımızda ki 6 Türk cumhuriyetinden bahsetmeyeceğim çünkü onlardan geçen ki (geçen dediğime bakmayın baya oldu) yazımda dolaylı da olsa bahsetmiştim.
yazının konusu daha çok diğer devletlerin sınırları içinde kalan topluluklarımız üzerine. Bunlardan en önemlisi ve belkide en büyüğü ata yurdumuzda bulunan  (Çin Halk Cumhuriyeti sınırları içerisinde kalan demeyeceğim çünkü Çin burayı 1949 da işgal etti) Çin işgalindeki 
DOĞU TÜRKİSTAN

Doğu Türkistan 1949 'a kadar bağımsız bir devletti ve 40 bin kişilik bir orduya sahip kendi bayrağı,kendi dili,kendi parası,kendi devlet marşı olan bir devletti ama Çin burayı dediğim gibi işgal etti ve ne yazık ki ne uluslararası dünya ne de zamanın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti buna ses çıkardı. Zaten diğer Türk cumhuriyetleri o zaman yoktu. Coğrafi alan olarak da az falan değil Türkiye'nin iki katı büyüklükte topraklara sahip. Başkenti Urumçi'dir ve halkı Uygur Türkleridir.
Öz yurtlarında Türklere zulmediliyor şuan Çin hükümeti tarafından. 18 yaşından küçüklerin ,kadınların,devlet memurlarının(ki sayısı bir elin parmaklarını geçmez) ve memurların birinci dereceden yakınlarının camilere girmesi yasak. oruç tutmak , baş örtüsü takmak , sakal uzatmak yasak.Böyle ilk bakışta Çinlilerin dertleri İslamla ve Müslümanlarla gibi duruyor ama işin alı öyle değil çünkü Çinli Müslümanlar yani dunganlara karşı yapılan tek bir kötü muamele yok ve dinlerini özgürce yaşayabiliyorlar. Velhasılıkelam adamların derdi Müslümanlarla değil Türklerle. Ölmek Uygur Türkleri için nefes almak gibi uyumak gibi her gün yapılan bir şey haline gelmiş durumda ne yazık ki,şunu da belirtmeden geçemeyeceğim eğer herhangi bir sebepten ölüm cezasına çarptırılırlar ise kurşuna diziliyorlar ve o kurşunun parası aileden tahsil ediliyor. Yani kapılarını çalıyorlar biz senin babanı.kızını.oğlunu,karını vs. az önce 5 kurşunla öldürdük o kurşunların parasını ver diyorlar. Sokak ortasında oynayan bir çocuk dövülerek öldürülebilir mesela ve kimse ses çıkarmaz ve o katil elini kolunu sallayarak çekip gidebilir. Türkiye sahiplenmiyor Uygur Türklerini sınırlarımızdan milyonlarca Suriyeli sorgusuz sualsiz geçerken(onlar alınmasın demiyorum) bu insanlara pasaport soruluyor, daha geçenlerde 150 kadar Uygur Türkü Sabiha gökçen hava alanına gelmiş ama içeri alınmamıştı 10 gün bekletilmişti hava alanında ve bekletmek dediğim öyle hava alanı otelinde falan değil tuvalet önüne bir perde çekilmişti ve orada günlerce taş zeminin üzerinde bekletilmişti. Afedersiniz ama hayvana bile reva görülmeyecek bir vaziyette günlerce orada soydaşlarımıza muamele edildi. En sonunda Meral Akşener meclis başkanıyla ve dış işleri bakanıyla görüşüp yoğun çaba harcayınca alındılar ülkeye.Zulum sadece Çin sınırları içerisinde yapılmıyor yani. Mesela şuan 250 ye yakın Uygur Türkü Tayland'ta bekletiliyor ve Çin bunları geri istiyor eğer Türkiye veya uluslararası dünya devreye girmezse Çin'e iade edilip idam edilecekler. Hadi bunlardan habersiziz diyelim en basit şekilde internete Doğu Türkistan ve işkence kelimelerini yan yana yazdığınızda karşınıza binlerce video çıkacaktır.Bu başlık altında Rabia Kadir'den bahsetmemek olmaz tabi ki.

Rabia Kadir ilk kocasından ayrıldıktan sonra, 27 yaşında 6 çocuk annesi olmasına rağmen tekstil sektöründe bir şirket kurmuş ve bu iş ile o kadar başarılı olmuştur ki sonunda Urumçi'de iki mağaza sahibi olmuştur.1978 yılında, Sıdık Hacı Rozi ile evlenmiş, birlikte 3 çocukları olmuş, 2 çocuk da evlatlık edinmişlerdir.Sonra Sincan Ticaret Odası'nın başkanı seçilmiş ve 1992 yılında Millî Halk Kongresi'nin üyesi olmuştur. Kısa süre sonra da kadın haklarının savunucusu olarak Çin Hükümetinin delegasyonuna alınmış ve 1995 yılında BM'nin Pekin'de gerçekleştirdiği Dünya Kadınlar Konferansına katılmıştır.Rabia Kadir, Çin Halk Kongresi'nde 1997 yılında yaptığı bir konuşmada Çin Hükümetinin Sincan politikasını çok sert eleştirmiş ve bu yüzden kısa süre sonra Halk Kongresinden çıkarılmıştır. Rabia Kadir aynı yılda (1997) kadın haklarını ve kadınların meslek dünyasındaki imkânlarını genişletmek için mücadele amacı ile Bin-Analar-Harekâtını başlatmıştır.1999 yılında Rabia Kadir Hükümet sırlarını kamuoyuna taşımakla suçlanmış ve 8 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. 2005 yılının Mart ayında, uluslararası baskı sonucu hapishaneden erken bırakılmıştır. Hürriyetine kavuşan Rabia Hanım eşinin de yaptığı gibi ABD'ye iltica etmiş ve bugüne kadar orada yaşamaktadır. Çocuklarının beşi hâlâ Çin'de tutulmakta ve gizli servis tarafından izlenmektedir.2006'nın Kasım ayında Münih'te yeni kurulanDünya Uygur Kurultay'nın başkanı ilan edilmiştir.
Kitabi olarak hayatı bu şekilde ama detayına inmekte fayda var. Mesela Rabia Ana'nın 2 oğluna işkencelerle "suçlu annemizdir o böyle yapmasa Uygur halkı huzur içinde yaşayacak" dedirtmelerine rağmen  Rabia Kadir davasından vazgeçmemiştir. Türkiye'ye girmesi yasaktır. Evet malesef Uygur Türklerinin annesinin Türk Devletine girmesi yasaktır.Aman Çinle aramız bozulmasın denmektedir. 2012 de Milliyetçi Hareket Partisi 10. olağan kurultayına Güney Azerbaycan Türklerinin lideri Çağrı Çöhreganlı ile birlikte davet edilmiş ama ülkemize alınmadan hava alanında geri dönmek zorunda kalmıştır.Hürriyet gazetesine verdiği bir röportajda 
"Siz Türk'üz diyorsunuz ve bunu söylerken gurur duyuyor, kültürünüzü, tarihinizi savunuyorsunuz  nasıl olur da soydaşınız olan Türkler sizi kabul etmiyor, Türkiye'ye giremiyorsunuz, toplantı yapamıyorsunuz dediklerinde cevap vermeye çalışırken gözlerim doluyor, boğazım kuruyor , cevap veremiyor ve ağlamaya başlıyorum" demiştir bu ayıpta bize yeter herhalde.
Yazımı Doğu Türkistan'da yaşananları anlatan bir rap şarkısıyla bitireyim bir farklılık olsun.